26 Mar 2012

Benim değerli mücevherlerim ♥

Uzun süre düşündüm bu yazıyı yazıp yazmamayı.Ee malum herkez oppasını gözünden bile sakınıyor, kimse görmesin, bilmesin istiyor, bir yandan da bütün dünyaya aşkını duyurmak, adını haykırmak istiyor.Öyle bir karmaşa yaşarken, dedim 'Yaz şunu Cemre! Nolucak.En fazla oppana birkaç hayran daha katmış olursun!'
- ne kadar istemesende...
Ve işte benim kıymetlilerimle karşınızdayım.Hepsini değerli mücevherlerden katagorize ettim ^^
Aslında hepsinin yeri ayrıdır bende ve eşsiz... 

1.PIRLANTA 











Jang Geun Suk


İlk sırada benim kıymetlimm, biricik aşkım sukkie'm var tabiki.Onun kalbime yaptığı büyük taarruz You are beautiful'da oldu ve ondan sonra ne oppalar geldi, ne oppalar geçti de onun yerini dolduramadı.Güzel ses ve oyuncu, baby face surat, fit vücut (bana acaba mı dediğinizi duyar gibiyim.Biraz kilo al oppa!) golden smile, usta dansçı ve oldukça komik bir insandır kendisi, bilen bilir.Onun eksik yönünü arayıpta bulamamak çok sinir bozucu.Böyle herşeyiyle mükemmel bir insanın ne yönden eksiği olduğunu düşünmüyor değil insan.Sonuçta kimse kusursuz değildir ve ben onun kusursuz yönlerinden çok kusurlu tarafını bilip dahada çok sevmek isterdim onu...Dizilerinin hepsi güzeldir ama You are beautiful'da bir başkadır o.Hele gülüşü yokmu gülüşü.Adamı dinden imandan çıkarır bu çocuk azizim...
UYARI: Yan gözle bakmak, efendim 'Ben pasif fan olucam, valla inan bana, hem ben öyle çok sevmiyorum sukkie'yi.' demeler falan istemiyorum efendim! Öyle diyenler hep başıma dert oldu.İmrenme çerçevesinde bakın ve bakışınızı 2'sn sonra oppamın üstünden çeviriniz lütfen! Uyarılarımın dikkate alındığını umuyorum ve Ferhat göçer abimizin bir parçası eşliğinde kapatıyorum pırlanta'mın katagorisini.

Gel benim vefası eksik yarim.Ben sensiz durur muyum! 
Sen beni bir çagır gönülden..Hiç gelmez olur muyum!! 

Sevgiler saygılar..

2.ELMAS









  

Hyun Bin / Kim Tae Pyung


Öncelikle kısaca elmas'ın özelliğini yazıcam ve hyun oppanın 2.sırada oluş nedenini açıklıyıcam..
''Pırlantanın işlenmeden önceki ham haline elmas denir.Ülkemizde pek çok kimse, elmas ve pırlantanın iki farklı taş olduğunu zanneder, oysa ikisi de aynı taştır, yalnızca kesim şekilleri farklıdır.Bilinenin aksine, aynı kalite standartlarına sahip olan pırlanta ve elmastan; pırlanta, elmasa göre daha değerli ve pahalıdır.'' 
Bu yüzden sukkie'm 1, Binie'm 2.sırada.Aslında 2'side benim için aynı yer, aynı mevki ve değerdeler.Sadece 1 tık kadar fark var aralarında oda Sukkie'yi ilk sıraya taşıdı.Binie'i aslında daha öncesinde My name is Kim Sam-soon'da izlemiş beğenmiş, daha sonrada Secret Garden'da kendisine tamamen aşık olmuşumdur.Oppamın çoğu yapımını izledim ve hepsinde, oyunculuğu, yakışıklılığı, o boyu posu endamıyla beni benden aldı.Her defasında 'Hyun bin aşktır.Hyun bin candır.' dememe neden oldu.O olmadan k-drama olamaz! Onun yapımları olmadan hayat durur! Öyle bir adamdır ki, herkezi beğenmeyen annem onu damadı bellemiş ve önüne çıkan herkezede bunu duyurmuştur.Hatta onu 2.sıraya koymıcam diye şaka yaptığımda bana oldukça hiddetlenip.''Hyun'u 2.yapmassan bozuşuruz ona göre!'' demiştir. :D Beni duymuyorsan bile annemin sesine kulak ver oppa! Gelde kadın damadı olarak görsün, senin ona omoni dediğini duysun. 

Kendim için birşey istiyorsam namerdim Allah'ım! 
Anneme yakışıklı Hyun bin oppayı damadı nasip et yarebbeem! Amiin TÜTÜTÜTÜ..


3.YAKUT


  Mike He / He Jun Xiang 


Ah Mike ah.Öyle bir insandır ki o, onu anlatıcak cümleleri nasıl bulabilirim bilmiyorum.O şeytani gülüşü olsun-bilen bilir, o dudak büzdüğündeki şirince halleri, o yakışıklılığı.Tayvan sektörünün bünyesine kattığı en güçlü ve yakışıklı isimdir kendisi.Devil beside you'da yaptı kalbime büyük taarruzunu.O dizi hakkında da yazıcam şöyle uzunca bir yazı, ama tekrardan izlemem lazım.Çok fazla dizisi var bebişimin.İzleyebildiğimi izledim, izleyemedikleriminde çevrilmesini umut ve büyük bir istekle bekliyorum.Gerçekten çok iyi bir oyuncu.Özellikle kiss sahnelerinde gözünüzü kapayarak izleyin çünkü adam harbiden öpüşüyo! Öyle böyle değil kendini vere vere.Rolleri fazla romantik dolu olsada kendisi tam bir odunmuş bunuda biliyoruz.Umarım bir gün seni görmek nasip olur mike he'm.Ne kadar odun olsanda sen öyle bile karizmasın inan ♥


4.ZÜMRÜT
 
Lee Dong Wook


Oppa bianee :( Neden seni 4'e attım çinça mullaoo.Çommal çommal bianeee..Evet günah çıkarmam bittiğine göre pembe duduşlumdan bahsedebilirim az biraz.Efendim wookie benim ilk oppalarımdandır aslında.My girl'de tanıdım onu ve zamanla oda yerini aldı kalbimdeki.Çoğu kişi onu donuk ve soğuk bulsa da inanın çok sevimlidir o.Hele güldüğü zaman bitanedir bitanee.Tamam askerden dönüşü biraz morelman yaramamış-fiziksel olarak gayet yaramış- Scent of a woman'da (ilgili yazı için TIK ) zombi vari ve biraz beklenilenin altında performans sergilemiş gibi duruyor ancak olsun olsun.Her türlü kabulümdür, hertürlü erir biterim ona.Zaten son dizisi Wild romance (ilgili yazı için TIK ) ile kendini bana tekrar kanıtladı ve sevdirdi.Ah o domuzcuk gülüşleri, ah o aşık halleri, ah o karizması...Çok sevdim çok Wild romance'da onu.
Kısacası ayrı bir yere sahip Wook oppa bende.Ama lütfen o fiziğini eski haline döndürsün.
Dibim düşe düşe bir hal oldu canımm! 
Sevgiler, saygılar..


5.SAFİR
Gaspard Ulliel


Benim kıymetlilerim tabiki sadece çekiklerden ibaret değil.Mesela ben fransız manyağıda bir insanım.Hatta oppalarla tanışmadan öncesinde sürekli annemin 'Ben fransız bir erkek istiyorum anneee! diye başını şişirmişliğim vardır.Şişirmemekte mümkünmüdür arkadaş! Gaspy gibi dünya harikası bir insan karşısında erimiyim, dibim düşmesinde napsın.Bünye bu bünye! Kaldırmıyor bu kadar yakışıklılığı azizim.Ah Gaspy ah.Bütün filmlerini sildim süpürdüm, resimlerinden arşiv yaptım senin.Reklam çekimlerini izledim.Röportajlarına baktım ve senin fransızca konuşmanı salyalarım akarak dinledim.Hele o 'Madam'diyişin yokmuu! Ah ki ne ah güzel gözlü fransızım benimm..
Diğer yandan kitabımdaki baş karakteri ondan özenerekde yazmışımdır.Aslında ben yazdım o karakteri, sonrasında bir baktım Gaspy'le özdeşleşmiş.Resmen kendini buldu Gabriel karakterim Gapsy'de diyebilirim.O yüzden biraz hayalcilik yapıp film olursa kitabım, onun oynamasını arzı talep edicem yönetmene ;D Ah bi bitse kitapcığım sonra ver elini bestseller, sonra gelsin filmler, oynasın Gaspy'ler.Hayal kurmak beleş neticede..Hihihi ^^
Gaspy'de değinmek istediğim bir nokta daha var.Gülüşüyle alakalı.Çok güzel gülüyor bebişim ancak o gamzesininde bir hikayesi var.Önce resim;

Bu güzel gülümseme tanrı vergisi gibi dursada malesef işin aslı öyle değil.6 yaşında hain bir dobermanın saldırısına uğramış ve yara izi olmuş o güzel suratında.Görenler gamze sanır ki bende ilk gördüğümde öyle sandım.Ah yavrum kıyamam, ne kadar canı acımıştır kimbilir :( Ne komplekse girmiştir yaşıtlarının arasında.Ama büyüdüğünde bunun ona hava ve karizma katıcağınıda bilemezdi heralde.Şanslı köpek seniii ^^ Kısacası fazla yakışıklı ve fazla iyi bir aktördür.Ama özellikle Hannibal'ı miğdesi dayanmayanların izlememesini öneriyorum.Fazla tehlikeli ve sexy olmasına rağmen canlandırdığı karakter Hannibal'dı malumunuz.Ben onun o şiddet düşkünü, vahşi halini bile beğensem de, siz soğuyup bebeğim hakkında kötü izlenim edinebilirsiniz diyorum ve yazımı sonlandırıyorum..Gaspy'de benimdir lütfen sulanmayın ve sadece bakmakla kalın.
Yoksa ciddi anlamda No çuuuugoo!! 



Evet efendim ilk 5 değerlimi sizlerle paylaştım.Bunu 10'a yükseltmeyi ve 2.bir 'Benim değerli mücevherlerim' yapmayı düşünüyorum.Yakında diğer 5 mücevherimlede karşınızda olucam inşallah, maşallah :D
Lütfen uyarılarımı dikkate alarak pek sulanmadan bakın aşkoşlarıma.
Biliyorum zor olsada umursamaz olun diyorum ölün demiyorum sonuçta yeaa..
 Sevgiler saygılar.. ♥ ^^




Selam! Wattpad hikayeme göz gezdir ---> Kralın Kalbi




.................................................................................



25 Mar 2012

Paradise Kiss / Her tasarımcının bir ilham perisine ihtiyacı vardır..

Geldik benim çok sevdiğim manga/anime'nin live action'ına.Efendim film hoştu özellikle yakışıklı, dalyan boylu Mukai osamu'mun oynadığını göz öne alırsak.Ah çok seviyorum ben onu Mei-chan'daki bembeyaz dedemsi saçları, Atashinchi no Danshi'deki o beline bağladığı gömleği ve deri ceketi en sevdiğim zamanlarıydı.Ondan yakışıklısı var, yok değil ancak onun çekiciliğine ulaşabilen bir japon daha olmadı benim için.Farklı o farklı :D Herneyse konudan saptım gene.Aslında ben manga'sını okumanızı, yapamam diyorsanız en azından animesini izlemenizi isterim zaten animesi kısacık.12 bölümcük bişey.Ama tabi baştan altını çiziceğim bir insanın elinden çıkan bir yapım bu.Ai Yazawa.Namııdeer Nana'nın mangakası.Bilen bilir onun o klasik sonlarını.Malesef mutlu son kavramı çok farklı mangakamızın.Ama onun bu gerçekçiliğini seviyorum.Bazen insan gerçekten mutlu sonu, daha doğrusu 'Birlikte sonsuza kadar mutlu yaşadılar..' klasiğini görmek istemiyor.Bir laf vardır.'Sonsuza kadar mutlu yaşadılar, ama ayrı ayrı...' Ai'nin bu manga'daki verdiği son mesajı kesinlikle buydu..Ama merak etmeyin filmde yüzünüz gülücek.Çünkü istenilen şirin bir son kondurmuşlar mangasının aksine.Ben 2 sonuda beğendim açıkcası.'O şekilde olursa bu son, bu şekilde olursada böyle olurmuş demek' dedirtti kısacası :D Cennet öpücüğü'nün konusuna değiniyim bilmeyenler için;
Yukari, sokakta yürürken karşısına, her tarafı piercing yapılmış tanımadığı biri çıkar. Arashi adındaki gençten korkan Yukari, koşarak oradan uzaklaşırken Isabella'ya çarpar.Yukari, Isabella'nın Arashi'nin arkadaşı olduğunu anlar ve bayılır. Ayıldığında karşısında Miwako'yu görür ve kendisini cennette zanneder ama Isabella ve Arashi'yi görünce cehennemde olduğuna karar verir.İşin aslı "Yaza Sanat Okulu"nda okuyan 4 genç, bodrum katında ufak bir odada kendi atölyelerini kurmuşlar ve markalarına "Paradise Kiss" adını vermişlerdir. "Paradise Kiss" ekibi, okul festivalinin moda şovunda kendi giysi ve aksesuarlarını taşıyacak bir manken arıyorlardır. Yukari de tam aradıkları kişidir. Ancak Yukari bu teklife hayır der. Sınavları vermek, derslerinde başarılı olmak daha önemlisi annesini memnun etmek Yukari için önceliklidir. Atölyeden koşarak çıkan Yukari, not defterini düşürür. Grubun lideri George, not defterini götürerek Yukari'yi bir de kendisi ikna etmeye çalışır. George'un karizmasından etkilenen Yukari, George'a fazla dayanamaz ve " Paradise Kiss"in yeni mankeni olur. Bu kararı, onun tüm hayatını etkiler...


 Karakterler çok şirin.Özellikle favorim İsabella'dır.İsmine ve görüntüsüne bakmayın kendisi erkek :D O annecan tavırları, george'a olan düşkünlüğü falan fazlasıyla samimiydi.Çok seviyorum İsabel'i ben.Shunji Igarashi'de çok güzel canlandırmış onu.Bir de Miwako karakteri.Arashi'ye herşeyini adaması ve onu mutlu etmek için uğraşması falan :D Hatta şu sözcüklerle açıkladı onunla olan ilişkisini filmde;
Benim işim, onun arzularını evcilleştirmek.. :D
Zaten çok sevdiğim oyuncu Aya Omasa oynuyor onuda.Aslında her karakter güzeldi ve üstünde tek tek değinmek isterdim ama bunu size yapmıyıcam ve onları kendinizin keşfetmenize izin vericem ^^


Filmin belli bir kısmından sonra olaylar gelişiyor ve benim çok sevdiğim bir kısma geliyor.Kızımız zorlayıcı annesinden tokat yiyince, eşyalarını toplayıp soluğu atolyede alıyor.Nerde kalıcak bu kız derdine düştükleri anda George ona evinde bir oda vericeğini söylüyor ve hoop bizim kız george'un zengin vari evine yerleşiyor..Ayhşş içim gitti, şanslı velet :D Ordaki bi diaologları vardı oda çok şekerdi gif'ini paylaşıyım hemencik ^^


Filmde hep mi beğendiğim şeyler oldu? Tabiki hayır.Mesela kızın iş bulamadığı için para icabı gittiği o fotoğraf çekimlerinde yaptığı o poz verme çabaları falan acayip sinirdi.Sanki güzel yapıyo gibi kendini kaptırdı dahada iğrençleşti.Herkezde nasıl beğeniyosa anlamadım :D Ya kardeşim başka oynatcak birinimi bulamadınız yada baktın olmuyo öyle sahneler çekme vallahi kusucaktım..Acayip iticiydi o fotoğraf çekimlerinde falan..Gerçi kız animesiyle neredeyse tıpatıp benzemiş.Ben şok olmuştum hatta izlediğimde.Ama genede o kısımlar ciddi anlamda trajikomik ve iii-tii-ciiy-dii! :D


Yazımın sonlarına doğru gelirken tekrardan, enazından bir animesini izlemelisiniz diyorum.Karakterleri tamamen tanır, eğlenir ve Joji'nin maviye dönük saçlarını ve olağanca karizmasını görürsünüz.Aslında ben filmde George karakterini izlerken daha farklı düşünmüştüm ne biliyim Mukai'yi çok severim ama sanki Joji'nin o umursamaz, çapkın havasını çok fazla verememiş.Bana göre bakışları fazla romantik Mukai'nin...
Hee birde animede erotik unsurlarada yer verilmiş.Öyle bir çıplaklık falan olmasada genede...yada izleyince görürsünüz yeaa :D Ben sevdim.Animesiyle karşılaştırmadan göz önüne alırsanız, ikiside başarılı dersiniz.Animesinin sonuna kendinizi hazırlayın buarada.Şayet yazımın başlarında dediğim gibi öyle 'Sonsuza kadar birlikte mutlu yaşadılar..'olayı yok orda ama en azından Ai Yazawa'nın yapımlarında, gerçek hayatı verdiğini söyleyebilirim.Yani bence öyle üzücü bir sonda değildi.Sadece buruk kaldık diyebiliriz...Bu burukluğuda filmde yokettik..

Evet çok konuştum biliyorum, çenem düştü vallahi.Artık sonlandırıyım şu yazımı!
 Neden sevdiğimi ve izlemenizi istediğimi anlattım yukarıda uzunca.
Umarım yazım sizi izlemeye teşvik eder ve izlerken zevk alırsınız...
Ben izlediğim beğendim, 
Sizde; İzleyin, izlettirin.. ^^





Her tasarımcının bir ilham perisine ihtiyacı vardır.
O tek, mükemmel kadına..
İlham perisini terk eden bir tasarımcının,
geleceği olabilir mi?



Selam! Wattpad hikayeme göz gezdir ---> Kralın Kalbi




.................................................................................



23 Mar 2012

Me too, Flower / Birbirine kelepçelenen 2 kalp...



Eveet geldik bir dizi paylaşımına daha ^^ Çok yavaşım, çoook.Ama inanın gönül ister ki bütün izlediğim dramaları, filmleri paylaşabileyim, ama işte zaman ayırmak sandığınızdan kolay olmayabiliyor..Artık az maz katlanın canımm.Sonuçta ben elimden geldiğince bir şeyler yazmaya çalışıyorum :D



Biraz önce bitirdim Mee too, Flower'ı.Çok hoş bir diziydi öncelikle onu söyleyebilirim.Daha önceleri izlemek istemiştim ama çevirisi yavaştı ve anca tamamlandı.Bende hemen indirip izledim ve soluğu burada aldım.Dizinin belli bir konusu yok aslında.Daha doğrusu etrafta ' Üç kadın ve bir adam arasındaki karmaşık ilişkiyi anlatan bir dizi' tanımlaması yazmakta.Ama gerçekten karışık bir dizi.Daha doğrusu ilk 3 bölüm falan olayları kavramaya çalışıyorsunuz ama kavrayamıyorsunuz ve sadece gülüyorsunuz.Sonrasında zaten olaylar kendini göstermeye başlıyor ve 'Ayy ne kadar tatlıı' moduna giriyorsunuz.Aslında ben bunu başroldeki oğlan için çok kullandım malum öyle çok ünü olan bir oppa değil kendisi.Zaten neden değil onuda anlayamadım bence gayet iyi bir oyuncu ve her duyguyu resmen iliklerine kadar yaşatıyor.Ben kendimce konususuna değiniyim öncelikle;

Esas kızımız Bong sun hırçın, sinirlerine hakim olamayan, güzel bir polis memuru.O başına gelen bir sürü talihsiz olay ve katlanılamaz sinir halleri sonucu polis merkezi tarafından piskoloğa gönderilir.O sırada yolları motorsikletli yakışıklımız Jae hee ile kesişir ve arkasından gelen olaylar ve mekanlar onları tekrar karşılaştırır.Oğlumuz sevimli ama toplum içine çıkamama korkusu olan, zengin bir tasarımcı.Bu korkusunu yenebilmek ve müşteri memnuniyetini kontrol edebilmek için kendi şirketinde park görevlisi olarak çalışmaya başlar.Ne tesadüftür ki şirketi, kızımızın karakoluyla yan yanadır...


Dediğim gibi ilk 3 bölüm hatta 4 bölüm tam olarak konuya hakim olamadan geçiyor, ama bu gözünüzü korkutmasın.Tamamen konuya hakim olamasanızda bu iki sevimli çiftin kavgalarını, sürtüşmelerini severek suratınızda kocaman bir sırıtışla izliyiceksiniz.Yer yer kahkaha attığımıda belirtiyim.Hatun çok agrasif ve dobra bir karakter olsa-hatta bazen abartsa- bile bu sizi gıcık edip diziden soğumanıza neden olmuyor.Hatta ay ne kadar tatlı bir karakter bile diyebiliyorsunuz.Tabi kızımızda o siniri, o soğuk halleri tek başına edinmemiş.Annesi zamanında onu sokak ortasında terketme girişiminde bulunmuş ve daha sonra başkasıyla evlenip kendi kızı yerine üvey kızının üzerine titreyen biri.Babası deseniz polislik işlerinden gözünü kaldırmayan asabi yapılı, soğuk ve sert bir baba.Oda başkasıyla evli ve kızımız ikisininde hayatına müdahale etmemek için 14 yaşından beri tek başına büyümüş ve yanlızlık çekmiş.Üzücü.Sonuçta annesiz babasız büyüyen çocuklar yeteri kadar iç acıtsada onlardan daha kötüsüde annesi ve babası olduğu halde onlarsız yaşayan kişilerdir.Kızın tek başına yemek yemesi, bugüne kadar sevgi görmeden büyümesi ve sonunda böyle biri olması kaçınılmaz sonmuş bence.
Daha başka nasıl bir karakteri olabilirdi ki zaten?



Dizide sonralardan kızın hayatına dahil olan bir üvey kardeş ve piskoloğumuz var.Üvey kardeşe acayip kılım.Daha önce izlemiştim onu bir yapımda ve ordada böyle gıcık, böyle iticiydi şimdide aynı gıcıklığıyla karşımdaydı.O sırıtışı, o ağlayışı, o bağırışı bu kadar mı itici olur yaa.Sinir etmişti dizi boyunca ve hep ilerlettim onun olduğu bölümleri.Bir tane daha hatun var.Onun hakkında ise diyicek söz bulamıyorum.Zaten dizinin başlarında oğlana bakışları olsun, hareketleri, tavırları olsun rengini belli edicek size.Ama onunla oğlanımızında ilginç ve oha diyiceğiniz bir geçmişi var.Her bölüm ayrı bir şaşırtıcıydı.Bazı sahnelerde ağzım açık kaldı bile diyebilirim..Kadının oyunculuğu ise zaten diyicek bir şey bulamıyorum.Rolünün hakkını sonuna kadar vermiş hatun.Ayakta alkışlanmalık cinstendi.O nefreti, o kıskançlığı hissettim ben abi.Resmen gözüm korktu hatunun bakışlarından izleyen neden baktığını anlar.Ah keşke bende öyle bakabilseydim :D Herneyse herneyse hakkını vermişler yani heleki Yoon si yoon.Allahım hayatımda bu kadar güzel ağlayan bir oppa görmedim! desem yalan olur ama ilk 5'e hatta 3'e giricek cinstendi.Bazı sahnelerde içim ürperdi, onunla ağlama ihtiyacı hissettim..Onunda dizideki hayat hikayesi çok trajikti.Kızla karşılaşması ise bence başına gelen en güzel olaydı...Yoksa o kadar acı, yaşanmışlık kolay unutulmazdı.Kız sayesinde ağlıyıcak bir omuzu ve sıcak yemeği oldu..


Geldik yazımın sonlarına.Açıkçası ben beğendim ve sevdim bu diziyi.Hele 7 ve 8.bölümlerde tavan yaptı kalbimi sıkıştırdı da diyebiliriz.Güzel sahneleri-özellikle kiss sahnesi-, 2'sinin tatlı ilişkisi ve oyunculuk gayet yerindeydi.Ayrıca yan karakterlerde ve onlar üzerinden işlenen olaylarda vurucuydu.Müziklerde hoştu ost'sini indiricem birazdan.Kısacası şöyle bir fincan sıcak çikolatanızı alıp televizyon karşısında yayılarak zevkle ve heyecanla izliyebiliceğiniz tatlı bir diziydi.Zaten heyecanı elinden bırakmadı hiç.Sadece 15 bölüm olması -Mbc ödül törenine yetiştirmek için 1 bölümü kesilmiş- biraz canımı sıktı.Son bölüm o kadar tıkıştırılma ve hızlı gelişti ki Boo yaa! diye sitem ettim.Ama genede sonuna bakmayın zaten çoğu k-dramada aynı talihsizlik var.Mükemmel giden bir dizinin, finalinde içine etmek onların sevdikleri bir olay! Ah sitem etmiyicem! diyorum ve yazımı sonlandırıyorum.

Çok tatlı ve sıcak bir dramaydı.Ben severek, merakla izledim..
Sizde; İzleyin, izlettirin..^^




* Gerçekten her şeyden vazgeçecek misin? 
Evet.
* Zenginlik.Şöhret.Yada o kadın..Hepsinden vazgeçecek misin? 
Herşeyden vazgeçtikten sonra, yeniden elde edebilirim.
Ama sen...Sen bir tanesin..



Buda hoş bir video.Yazılanlardan sonra hala kararsızsanız izleyin.
Yok ben izlicem karşiim diyosanız hiç izlemeyin çünkü azcuh spoiler içeriyor ^^





Selam! Wattpad hikayeme göz gezdir ---> Kralın Kalbi




.................................................................................



17 Mar 2012

Mary Stayed Out All Night / Benim sevgili eşlerim..

Eveet geldik Sukkie'min güzelmi güzel dizisinee.Ah aslında paylaşmak istemiyorum onun hiçbir şeyini sonra kavga çıkıyor ama neyse bir kereliğe mahsus dedim ve Mary Me, Mary! ile karşınızdayım..Ben neden mi bu kadar seviyorum bu diziyi.Ee tabi ki yakışıklımın oynaması da büyük bir faktör.Bir de eğlenceli, yani vaktinizi güzel geçiriyor.Müzikler klas, senaryo hoş, 2.oğlanda hatırı sayılır erkeklerden, oda çok yakışıklı.Kısacası her yönüyle izlenilesi.Ben önce bir konusuna giriş yapıyım.Her zaman ki gibi fazla spoiler vermeden anlatıcam tabi ^^


Kızımız Mae Ri fazla saf temiz ve iyi niyetli bir kızcağız amma babasıyla başı bir türlü dertten kurtulmuyor.Annesi o küçükken ölmüş ve babasınında borçları var.Evlerine haciz gelmesinden tutun alıcaklılardan kaçmasına kadar bütün talihsizlikler kızın peşinde.Öyle bir günde arkadaşının arabasıyla giderken oğlumuz (benim biricik aşkım) Moo Gyul'a çarpıyor arabayla.Oğlumuz ne kadar ben iyiyim desede kız polise haber verir bana dava açar diye yazılı bir anlaşma imzalaması için beşini bırakmıyor oğluşun ve böyle koşuşturma başlıyor aralarında.Zamanla kızın babası alıcaklılardan dayak yerken eski dostu beliriveriyor ve kurtarıyor onu.Diyor senin kızla benim oğlanı evlendirelim.O zaman borçlarını unut hepsini silerim ve kızın çok mutlu, huzurlu bir hayat yaşar...Ee babamızda bakıyor fikir hoş, kızınında ne yapıcağı belli değil sürekli onun yüzünden kaçıyor.Diyor okey yapalım biz ikisini.Ama kız istemiyor tabi.Bi çare koşuyor bizim oğlanın yanına Benimle evlen! diyor.Sonra oğlan bir gaflete kapılıyor bunlar karı koca taklidi yapmaya başlıyorlar.Ben buraları hala çözemedim onların evlilik sistemleri çok karışık gerçekten.Biriyle evliyken diğeriylede 100 gün evlilik anlaşması yapıyor falan.Hani evlilik muabbeti yalanda olsa sonuçta diğeriyle nasıl anlaşma imzalanabiliyor ve babası yutuyor orayı bi ayıkamadım.Karışık biraz.Anlıcağınız ilerde ortaya kızın peşinde koşan 2 yakışıklı çıkıyor.Ancak kız çok sadık ve sevdiği adam dışında gözü dışarıya bakmıyor öyle...



Komedi unsurları vardı aslında ama daha çok eğlenceli bir diziydi.Ben çoğu yerde oppamın o surat mimmiklerine kopup ayrı bir erisem de siz benim kadar heycan yapmassınız sanırım :D Ben fazla abartıyorum çünkü onu görünce..Ah bu içimdeki Sukkie aşkı..Neysee..Bu dizide sevdiğim bir diğer unsur ise olayları uzatmadan hemen bağlamaları.Hani nasıl diyim 8.bölümde öpüştüler mesela.Bu normalde k-dramalarda bilirsiniz ki 13-14 belki final bölümünde bile olabiliyor.Biliyorum spoiler oldu bu ama kusura bakmassınız artık :D



2.oğlumuzda Bad guy ve Coffe prince'in yakışıklısı Kim Jae Wook.Adam karizma abicim.Hani sukkie olmasaydı muhtemelen ilk defa 2.adama gitsin kız derdim.Hem dizideki karakteri olsun hemde japon kırması tarzı olsun acayip ağzımı sulandırdı yalan yok.Benim gibi sukkie aşkı yoksa içinizde (Umarım yoktuur!) o zaman muhtemelen müdürle, rockçı oppam arasında gidip geliceksiniz.Ama bende sukkie manyaklığı olmasaydı bile Moo Gyul'u seçerdim.Çünkü Jung in sempatikti tamam, yakışıklıydı, cool'du ancak fazla robotumsuydu be..Hani oppamın rockçı, başı boş, serseri havasını sollayamazdı o yüzden.Genede azcık yerinden sarstı onuda söyliyim, hakkını yemeyelim...Herneyse.Oda kendini 100 günlük çifte bir evliliğin içine atmak istemez ama mecbur kalır.Başta kızı sevmesede oda zamanla aşk sillesinden nasibini alır ve Mae ri'ye abayı yakar.Acaba 100 gün sonunda ondan vazgeçebilecek cesareti kendinde bulabilecek mi? 



Tatlı bir çiftti kesinlikle.Ben Geun Young'u sevmesem -hatta baya baya nefret etsem de Esas kız sonuçta cemre...Diziden soğumamak lazım! dedim ve ona olan gıcıklığımı ve öfkemi bir kenara atarak izledim.Oynadığı karakter daha öncede söylediğim gibi çok iyi niyetli, anlayışlı ve sevimli bir karakterdi.O yüzden izlediğim süre boyunca gözüme batmadı pek.Sadece saçları çok gözünün önündeydi.Zaten kaş yapısı bi enteresan daha da garip olmuş.Gerçi ilerleyen bölümlerde güzelleşiyor biraz ama neyse artık..Oppamın da karakteri çok hoştu.Daha önce onu böyle kötü, asi rollerde gördük.Ama burada bir kaç bölüm dışında kıza çok tatlı davrandı.Nappunnamca tavırları yoktu ve buda ayrı bir güzeldi.Hele kıza ilanı aşk yaptığı bölümde ayrı bir hoştu.Ah aslında çok sahne var üstünde durulacak ama yapmayacağım bu kötülüğü size ve içime atıcam gene çaresizce.. :( 
Ah siz yok mu siz... 


Uzun lafın kısası  ben izleyeli baya oldu ama yeterince iyi özetledim konusunu diye düşünüyorum.Şayet ayrı bir yeri olan bir dizi benim için.O yüzden yazmak daha zor oluyor.Pek yansıtamadıysam affola elimden geldiği kadar yazdım ^^ Hoş bir diziydi.Müziklerin çoğu bizzat Suk tarafından seslendirilen çok tatlı müziklerdir.Uzun saçına fazla takılmayın (o bana göre her haliyle yakışıklı) ve fazla alıcı gözüyle bakmayın o benimdir, benim kalıcaaak!! Öhöm Kısacası ben derim ki;
İzleyin, izlettirin canlarım ^^






Beni bir kız olarak görmediğini söyledin.
Beni erkek olarak görmediğini söyledin.
Beni sevme dedin!
Sen de...Beni sevmediğini söyledin...


Selam! Wattpad hikayeme göz gezdir ---> Kralın Kalbi




.................................................................................



11 Mar 2012

My Rainy Days / İlk görüşte aşk...

 
 Geldik bir japon filmine..Ben çok severim japon yapımları.Bazı bazı filmlerde pek iş yapamıyorlar desemde... ama bu asyanın genelinin sorunu bence.Diziler alıp götürürken filmde ağızları açık kalıyorlar.Anlamadım gitti.Neyse.Herkez gibi hana yoriyle başladım j-drama sevdasına sonrada bırakamadım onları.Ne kadar abzürt komedileri, saçma ilişki anlayışları ve gereksiz dialogları olsada seviyorum adamları yaa.Güzel yapımlar yapıyorlar...Bu filmi bir kaç gün önce izledim.Açıkcası daha önceden izlemeyi düşünmüştüm ama hep erteledim nedense.Geçen günde arkadaşın hatırlatmasıya indirdim izledim -iyikide izlemişim..Ben gene bir konusuna değiniyim kısaca..
Film zamanımızdan 3 yıl öncesinde başlıyor.Kızımız 14 yaşında.Bir hastane girişinde.O sırada öğretmen olan esas adamda orda bulunuyor, aslında ilk orda görüyorlar birbirlerini.Adam tümör.Beyin tümörü.Kızda başka bir iş için orda vesselam izleyip görün kendiniz.Sonra zamanımıza kızın 17 yaşına geliyor.Yaşlı amcalarla ilişkiye girip para alan bir hayat kadını olmuş...Ama gözde bir hayat kadını.Herkezin imrendiği ve göz ucuyla baktığı bir hatun.Gel görün olaylar böyle gelişip giderken tesadüf eseri 14 yaşında hastane odasında karşılaştığı adamı görüyor ve olaylar o şekilde gidiyor...


İlk başta nasıl bir gidişat var bu filmde kapatıcam falan diyordum ama bir ilerleyince sardı bir süre sonrada bırakamadım.Neden ilk görüşte aşk yazdın başlığa derseniz ise kız onu daha hastanede gördüğü anda sevmişti bana göre.Zaten kader onları tekrar karşı karşıya getirdi ve anlaşılamaz bir biçimde kaderlerini değiştirdi..

Tatlı bir filmdi.Tatlı bir ikiliydi daha doğrusu.Aralarında o kadar yaş olmasına rağmen onlar sanki aynı yaşta, aynı kafada gibiydiler.O robot vari adamın sadece kızla birlikteyken gülümsemesi, o sayılı günlerine rağmen oluşan hayat enerjisi..Çok tatlılardı...


Ee kız 17 yaşında olunca lisede oluyor haliyle.Orda da takıldığı gene kendisi gibi aynı işi yapan 2 hatun var.Sonra bir kız daha buluyorlar onuda kendileri gibi yapıyor, sonra 4'ü arkadaş oluyor ve iş yapıyorlar.O sırada bir tane daha hatun var.Kızın yavuklusu.Daha doğrusu o kızı seviyor platonik.O kız çok enteresandı gerçekten ve çok üzüldüm ona.Fazla birşey söylemekte istemiyorum çünkü oda filmin bir kilit noktasıydı.Demeye çalıştığım aşkın yanında başka şeylerde yaşıyor kızımız.Arkadaşlığı öğreniyor ve arkadaşlık uğrunu yapabiliceği şeyleri...

Güzel filmdi.Açıkcası ben bu kadar tad vericeğini düşünmüyordum.Müziklerde çok güzeldi, biraz önce indirdim ost'sini zaten.İzlenmesi gereken hoş, tatlı ve yer yer güldüren bir yapımdı..
Ben derim ki;
İzleyin, izlettirin ^^




İronik ama ortaya çıkmalı ve hayatıma bir anlam vermeliydin...
Teşekkür ederim...

Selam! Wattpad hikayeme göz gezdir ---> Kralın Kalbi




.................................................................................


10 Mar 2012

Wild Romance / Kalbimi korumalıyım!

Hahahahyt bekledim bekledim sonunda bitti çevirisi dediler ve hiç uyumadan geçtim televizyonun karşısına geçen gün izledim bitirdim...Aslında daha fazla dizi paylaşmalıyım diye düşünmüyor değilim şayet artık izlemediğim Kore yapımı elle sayılır kadar kalmıştır amma malumunuz yazma işleri öyle kolay olmuyor.Özellikle de sevdiğin yapımları ayrı bir yazamıyorsun nedense.Bu tatlımı tatlı diziyi de çok sevdim sevmedim değil ama tazeyken yazıyım ilerde başıma dert olur yazamam diye korktum ve işte karşınızdayım.Bilmeyeniniz var mı bilmem bu diziyi.Ancak varsa bile olabildiğince spoiler vermeden yazıcam çünkü çok heyecanlı ve sürükleyici bir diziydi.Ben öncesinden çoğu komik/romantik sahneyi gördüğüm için size de tavsiye etmem.Dizi ne kadar güzel olursa olsun belli başlı yerleri biliyorsanız, olabildiğince söner o sahnenin havası...
Eveeet kısaca konumuza değineyim ben ;

Afiştede gördüğünüz gibi gene bir erkek fatma modeliyle karşı karşıyayız.Hem erkek fatma hemde koruma.Ayrıca kızımız baseball hastası.Ama öyle böyle değil.Ailecek evleri, kıyafetleri, babasının iş yeri heryeeer mavi martılarla (Takımın adı) kaplı :D Bir ara gerçekten boğulucam sandım o mavilikte.Öhöm neyse bir adette tabisi yakuşuklu Muyeol'ümüzz var.Oda baseball oyuncusu ve tahmin edin takımı kim.Tabikide martıların ezeli düşmanı kırmızı hayallerin sopa tutucusu kendisi..Herşey koruma kızımızın, babasının doğum gününü kutlamak için gittikleri karaoke barda başlar.Bir anda ezeli düşmanlarıyla karşılaşan baba ve kardeş kavgaya tutuşur o sırada gelen kızımız bizimkini bir darbeyle yere serer ve olay sarpa sararrr.Ertesi gün internette 'Küçük düşen Park Muyeol' adlı bir video çıkar.Bu video yüzünden ikiside kendi çıkarları için şov sergilemek zorunda kalırlar ve sonuçta Eunjae kırmızı hayallerin 2.oyuncusunun koruması olarak atanır...  


Acayip vurdulu kırdılı bir aşk onlarınki baştan söyliyim! Hele ilk bölümlerde bir kavga sahnesi var görmeniz lazım.Bildiğin ağız burun dalıyorlar birbirlerine :D Öyle hani ayy vurmaya kıyamam, ay şuran mı yaralandı değil olay.O ufacık kızdan ne hareketler çıkıyor oda ayrı bir şaşırtıcı.Ben severim şiddete meğilli aşkı öyle pısırık içe kapanık romantizm gerer beni.O yüzden ayrı bir güzeldi bu dizi bana göre.Ama sonlara doğru kıza bir merdiven çarpma sahnesi var...Zaten bir orda doğru dürüst ' Bir şey oldu mu? İyi misin!' yaklaşımında bulundu oğlan ama güzeldi güzel...Çok tatlılardı yaah! İlk başta kızın o kabarık erkek modeli saçına, o garip domuzcuk gülüşüne kıl olup bu ne yaa diyebilirsiniz ama nedense zamanla özledim şu kızı yaa diyip tekrar izleme ihtiyacı hissedebiliyorsunuz..Açıkçası ben bazı bölümleri açtım açtım tekrar izledim hatta şuan bile izlemek istiyorumm :D


2.adam olayı hiç olmadı bu dizide ama 2.hatun vardı.Bizim oğlanın 10 yıldır unutamadığı eski aşkı.Birden çat kapı geliyor yurt dışından oğlanın hayatına geri dönüş yapıyor.Tamda kızımız abayı yaktı oğlumuz yumuşadı derken olacak şey miydi kardeş o! Bizim erkek fatma bir kıskanıyor bir kıskanıyor sormayın gitsin..Bir ara dalacak kıza sandım :D Neyse ki kız öyle acayip şirret gıcık bir şey değildi.Gerçi rengini de anlayamamışımdır izlediğim süre boyunca.Bir bakıyorsun iyi, bir bakıyorsun gıcık.Sevmekle nefret etmek arasında kaldım o yüzden ama sevemedim genede.Sonuçta bizim kız çok üzüldü onun yüzünden, yavrumm hasta oldu zayıfladı resmen :(

 

Birde 2.bir garip çiftimiz vardı.Manager kim(Namıdeer robot kim) ve kızımızın en yakın arkadaşı, kitap delisi Dong ah :D Allahım çok tatlılardı yaaa.Hiç fonksiyon gösteremeyeceğini düşündüğünüz bir adamın birdenbire kıza aşık olması, ikisininde 0(sıfır) ilişki bilgisi...Hele o öpüşmeye çalışırken ki gayretler, yapamamaları falan.. :D Çok sempatikti çoook.Kızın sürekli romanlardan okuduğu bildiği şeyleri adam üzerinde uygulaması ama sonunda gerçek hayatın romanlardan daha farklı olduğunu görmesi vs vs..
İnce işlenmiş güzel bir ikiliydi.Çok sevdim çok. 
O bir robot ve robotların bir pile ihtiyacı vardır..Bu replikde çok tatlıydı.
Hazır bahsetmişken bir giflerini koyıyım :D


Eveet gel gelelim esas oğlumuz Baseball'cunun birde sapığı var.Sürekli ona gözleri oyulmuş resimler yollayan, notlar yazan, ölmesini isteyen biri.Çok fazla kafa yordum kim olabilir diye geçekten.Ama bulamadım.Zaten sonlara doğru ortaya çıktığında hadi laan! tarzı bir dumur oldum.Neler çektiler o sapık yüzünden allahımm olabilir mi öyle bir insan? Yazık! hem üzülüyorsun, hem geber git sen ya! diyorsun.Garip bir ikilemde kaldım o yüzden..Yazık diyip geçtim sonunda.Aşk bazen gerçekten saplantıya dönüşebiliyor..İğrenç bir saplantıya...
Sonunda bir havuz sahnesi var zaten izleyen bilir allahım neydi o sonunda oğlanın açıklaması.Heyt be dedim aşka bak canım yaaa :) Çok şey yaşadılar.Ölüm kalım arasında kaldılar.Aşklarını açıklayamadılar.Ağladılar..İnançları köreldi...ama sonunda gene onlar kazandı, gene aşkları kazandı diyerek yazımı sonlandırıcam..


Ben çok sevdim bu diziyi.Uzun zamandır şöyle bol bol gülebileceğim, romantik bir dizi arıyordum.Bana öyle iyi geldi ki anlatamam...Ayrıca ilk defa 2 çifti birbirine acayip yakıştırdım ve sevdim.Pardon 4!.Robot kim ve Dong ah'da var :D Wookie üstün bir oyunculuk sergilemiş bu dizide.Scent'da TIK ben onu sönük bulmuştum açıkçası ama burada oyunculuğunun doruğundaydı ve sakallı daha bir karizma^^ Her neyse öhömm..
Şeker, izlenilesi ve heyecanı elinden bırakmayan güzel bir diziydi diyorum ve kesinlikle şiddetle tavsiye ediyorum..

Ben derim ki;
İzleyin, izlettirin^^



  
Prenses sevdiği zaman, bu bir peri masalıdır.
Cadı sevdiği zamansa bir lanet...


Selam! Wattpad hikayeme göz gezdir ---> Kralın Kalbi




.................................................................................


3 Mar 2012

Daddy Long Legs / Kalbim seni hatırlar...


Gelmişiz mart ayına baya oldu dizi/film paylaşmayalı.Paslandığımı hissediyorum vallahi.Hayırlısı...Ben bu güzel filmi biraz önce bitirdim ve hazırdan izlemişken al Netbook'unu eline cemre çalıştır biraz parmakları dedim ve işte burdayım :) Herzamanki gibi kısaca bir konuya giriyim ben en iyisi sonrada görüşlerimi, neden izlenilesi olduğunu ''kısaca'' özet geçiyim.Kısacayı neden tırnak içinde geçirdim derseniz bu film hakkında ne kadar konuşursam o kadar tadını kaçırırım diye düşünüyorum o yüzden olabildiğince kısa kesicem yazımı..
Young-mi çocukluğunu ilk aşkının onu bulmasını bekleyerek geçirmiştir.Aslında tam anlamıyla geçirememiştir. Küçük yaşta ailesini kaybeden kızımız yine de hayata pozitif bakmayı becerebilen, kadercilik yapmayarak, onurlu bir yaşam sürmek için elinden geldiğince çalışıp çabalamış ve bir yazar olma yolunda ilerlemiştir.
Kızımız üniversite yıllarında esrarengiz biri tarafından yardım görmeye başlar.Ne zaman bir engelle karşılaşsa ya da onu zorlayacak birşey belirse; ''Uzun Bacaklı Baba'' ismini verdiği ve onunla tanışmak için yanıp tutuştuğu esrarengiz kahramanı sorunu tek hamlede, gizlice ve kökten çözerek genç kızın önünü açmaktadır.
Sapığın biri bana kafayı fena taktı diye savcılığa başvuracağına; Günden güne uzun bacaklı babasını daha çok merak eden ve seven Young-mi, bir radyoda program senaristliğine başlar. ..

Kızımız işinde yeni herkez torpilli gözüyle bakıyor bir tanede şirret hatun var ki sormayı gitsin..Herneyse işin ilk günü çalkantılı geçiyor bir hata yapıyor şirret hatun dahada şirretleşiyor falan derken kızın evi çok uzakta orda çalışan bir abimiz (ki bu abimiz ona işi veren şahıstır da) diyor hali hazırda bir ev var git oraya yerleş sahibi yurtdışında.Kız yerleşiyor eve.Güzel hoş bilgisayarı bozuluyor bir gün..Evdeki bilgisayarı kullanmak istiyor bir açıyor bilgisayarı bir bakıyor mesaj! Meraklı melahat açıyor mesajı tabiki.Evin sahibi olan hatun 1 yıl sonra okumak üzere kendisine mesaj atmış.Hikayenin içinde hikaye anlıyıcağınız.Kız okuyor duygulanıyor çünkü kadın 10 yıldır birine sevdalıymış.Öyle böyle değil kara sevda.Ama bir türlü söyleyememiş sevdiği adama bunu.Hergün onu takip etmiş, onun için aynı üniversitelere gitmiş, aynı işyerine girmiş falan..Bildiğin abla kitlemiş yani..Neden 1 yıl sonra okumak üzere bu mesajları yollamış kendine derseniz...hastaymış.Alzheimer..Sevdiği adama duyduğu aşkı unutmamak için hergün mesaj yollamış kendisine, notlar almış...Anlıyıcağınız hüzünlü bir aşkmış onunkisi..onu uzaktan sevmesine bile izin vermemiş tanrı ve böyle bir kadere mahkum etmiş...

Kızımız bu gizemli kadını ve aşık olduğu adamı bulmak için radyoda yayınlıyor yazılanları.Soruyor soruşturuyor kim, nerde, nasıl diye ama bulamıyor..Zaten malumunuz zamanlada kazın ayağı ortaya çıkıyor..
Kızımızın abayı yaktığı biride var tabi.Önceden asansörde karşılaştığı oğlanın (üstteki çocuk) kütüphaneci olduğunu öğreniyor gel, git kitap al, müzik seç derken ona abayı yakıyor.Bunlar olurken uzun bacaklı babasını unutuyor.En sonundada zaten dumurluk olaylar..Hadi lan tahmin ettiğim şahıs çıktı işte derken bir de baktım ordanda başka dümen çıkmış..İlginç ve güzel bir senaryoydu gerçekten.Sonlara doğru Aboow tarzı tepkiler verip ağzınız açık izleyebilirsiniz.Tabiki gözünüzde bir damla yaşla..Öylede içli, öylede anlamlı bir filmdi..Müzikler çok hoştu hatta şimdi ost'sini indiricem.Çok fazla şey anlatmak istemiyorum durağan gibi gözükebilir ki aslında öyle değil çünkü seyrettiriyor kendini.İlk yarısından sonra zaten çatlama durumuna geliyorsun kim abiiciimm bunlar ne çıkıcak altından falan diye.Ben ki film/dizi dedektifi bir insanım, yani mutlaka çözerim olayları bir şekilde ama bunda yok bulamadım yani.O yüzden daha bi sevdim.Şaşırttı beni heycanlandırdı ve en çokta hüzünlendirdi..


İlgililere duyurayım Hyun bin oppada oynamıştır bu dizide.Ama 1,2 dk göründü, görünmedi.Gizemli kadının kara sevdalısı rolündeydi..Kadın boşuna 10 yıl aşk acısı çekmemiş azizim.Hyun bin oppa sonuçta borumu!
Gerçi neden gidip aşkını söylemediğini ve 10 yıl boyunca peşinde süründüğünü anlam veremesemde, hatta oldukca sinir olsamda bu duruma...sonuçta herkez ben gibi öyle ağzına ne gelse söyleyebilen karakterde değildir, diyerekten göz yumdum..Ama hani öğrenmiş olsaydı karşıdaki ona duyulan aşkı, belki bu kadar acı ve yaşanmamışlık olmazdı...
Artık yazımı burada sonlandırmak istiyorum yüksek müsadenizle...
Gerçekten çok güzel bir filmdi Daddy long legs..Ben izlerken çok keyif aldım ve çok şaşırdım.
Güzel senaryo, iyi oyuncular ve 2 dkkalığınada hyun bin oppayı görmek istiyorsanız...
Sizde; İzleyin, izlettirin arkadaşlar ^^




Her istediğimde seni görebileceğimi düşünerek seninle aynı radyoda iş buldum...
Seni izlemek yaşantımın bir parçası olmuştu.Ama...
Artık seni uzaktan da olsa izleyebilme umudum bile, bir lüks oluyordu...


Selam! Wattpad hikayeme göz gezdir ---> Kralın Kalbi




.................................................................................


Patagonya / Dünyanın sonundaki cennet..

Neden mi patagonya gibi bir yeri yazdım ? Belki bir değişiklik olsun istedim, belki beni çok fazla etkilediğindendir bilmiyorum ama bu cennet'i yazıp yayınlamak boynumun borcudur benim.
Böylelikle birazda  gidememe egosunu tatmin ediyorum aslında :D Öhöm herneyse..


Evet efendim Patagonya, Şili ve Arjantin'in güneyindeki bölgedir.Aslında baya bi bilmemne boğazının şurasında bilmemne nehirlerini geçince falan diye tarifi mevcut ama şimdi yazmanın luzumu yok gibi hissettim.Magellan boğazının güneyindeki ateş topraklarıda patagonya'ya dahil edilebilir.Ne garip isim dimi..
Herneyse ufak yol tarifim bittiğine göre sadede gelelim efendim.Üstteki gördüğünüz resimde patagon buzuludur tabiri caizse :D Ama aldığı şekil itibariyle olsun rengi dokusu falan ben ona mavi ejder buzulu diyorum.Hem ürkünç hemde görülesi duruyor gerçekten.Zaten patagonyaya buzullar diyarıda deniliyor.Şayet aldığı bu takma isim cuk diye oturmuş bu cennet yere.Açıkcası her bir buzulu gidip incik cıncık incelemek isterdim..


Bakarmısınız şuna allahımmm!..Çok gizemli, çok çekici duruyor yaa.Tamam tamam kendimi kaybettim ama mazur görün beni.Böyle doğal güzellikler her zaman fazlasıyla ilgimi çekmiştir...
Patagonya'nın ismini almasınında enteresan bir hikayesi var.Rivayete göre Magellan ismini verdiği boğazdan geçerken bu topraklarda gördüğü postlara bürünmüş, ve yüzleri boyalı yerlileri bir ispanyol öyküsündeki Patagon adlı canavara benzetiyor.İlk Avrupalı kayıtlara göre boylarının normal insan boyunun iki katını geçtiği hatta 4, 5 metreyi bulduğu söylenirmiş bu efsanevi ırk'ın.Zamanında bu ismin kaynağı olarak pata veya ayak olarak düşünüldüğü ve Patagonia kelimesinin 'Büyük Ayak Toprakları' anlamına geldiği söyleniyor.Enteresan..Gerçekten böyle bir ırk patagonyada varolmuşmuydu veya Magellan en acilinden bir göz doktoruna mı gitmeliydi orası muamma.Ama böyle mitlik durumlar ve efsaneler hep ilgimi çekmiştir.Patagonyaya beni çeken bir diğer unsurda budur zaten..


Oldukça ürkütücü evet ama çok güzel bir ürkütücülüğü ve vahşiliği var bu yerin.Geceside gündüzüde ayrı bir muhteşemlikte bence.İçinde binbir renk, binbir güzellik ve fazlasıyla görkemli dağları bulunan buzdan bir cennet kısacası..


O kadar güzel resimleri var ki bu yerin ben nedense hep buz dağlarını paylaşıyorum.Halbuki dağları, ağaçları herşeyi çok güzel.Bir yanınızda buzullar dururken, diğer tarafta yemyeşil otlarla dolu bir dağ görebilirsiniz..
Ben birde bu yere nasıl gidilir ne yapmak gerekir onu kısaca özet geçicem...
Efendim Şili, Santiago'dan Punta Arenas’a günlük uçuşlar var.Yaklaşık 4 saat süren.Vize istemiyor onuda sıkıştırıyım araya.Oteliniz varsa şayet onlar personel ayarlayıp sizi havaalanınızdan aldırtıyorlar.Otelleri google amca yardımıyla rahatlıkla bulup telefon ile rezervasyon yaptırabiliyorsunuz.
Birde üzerinde değinmek istediğim bir otel var.Magic Mountain oteli..
İsminin hakkını verir cinsten kendisi gerçekten çok ilginç.Dev bir huni şeklinde inşa edilen otelin tepesinden aşağıya sürekli olarak su akıyor.Şelale havasında anlayacağınız.Giriş, havada sallanan ahşap bir köprüden yapılıyor.İçerisininde ayrı bir hoşluğu var.Ahşap ve mermer karışımı oldukça tatlı bir dizayn yapılmış.Fazlasıyla beğendim odalarını olsun, yemek yenilen alanlarını olsun.Hepsi fazlasıyla iştah kabartıcı :D Benim açımdan..


Havuzu falanda mevcut.Herşeyi bir kenara enazından 1 günde olsa gidip bi yatılması gereken bir otel bence.Çok sıradışı ve ilginç.Zaten dünyanın en şaşırtıcı 99 oteli listesinin en üstlerinde yer alıyor bu sihirli dağ..

 Kışında ayrı bir güzel...

Daha çok yazılması gereken şey var aslında.Mesela dünyanın sonundaki fener muabbetinide anlatmak istedim ancak belim ağrıdı ve gözlerim isyanlarda :D O yüzden bence bir araştırın ve sizde daha çok görün bu cennetin güzelliklerini..Sonunda benimde yürekten istediğim gibi sizde oraya gidip kaybolmak isteyebilirsiniz :)
Saygılar..



Efendim; Cennet nasıl bir yerdir? Dünya üzerinde görebiliceğimiz bir güzelliktemidir acaba? 
Tarzı sorularınız varsa buyrun size en canlı örneği..
Ben gitmedim, gidemedim malesef ama ahanda şuraya yazıyorum bir gün gidicem kardeş! 
Gi-di-ceeem!